Sözün Özü Mart Ayında 32. Gün Yok

Endişeli bir yığın oluştu.

Bu endişeli yığın üzerinde ki oklardan sıyrılmak için sahneye sürekli palavralarla dolu küfeler çıkarıyor, bu küfeleri halka sunup halktan destek almanın peşine düşüyor.

Özlem Çerçioğlu’nun sahaya sadece seçim dönemlerinde indiğini iddia edenler, halkımızın Özlem Başkan’a karşı samimi ve sıcak yaklaşımını bugün farkedenler, gerçekleri saklayıp yalanlarla yönlerini tayin edenler dün olduğu gibi bugün de kaybetmeye mahkumdur, hezimete uğramaya devam edecektir.

Bu halk sadece seçim döneminde kendini hatırlayan siz gibi zevatlara haddini korkmadan bildirir, siz de bundan korkuyorsunuz. Herkeste bir panik hali, kulislerde kıyametlerinin ilanı çoktan edilmiş. Pazarlara, meydanlara çıkamayan, ekonomiden, çiftçiden, işçiden, emekliden çekinen kısaca halktan korkan zebaniler, kazanlarında yalan ve iftira pişirmeye devam ediyorlar. Özlem Başkan bu kente hiç “seçim yatırımı” yapmadı, Özlem Başkan bu kentin neye ihtiyacı varsa, yerel yönetimler kanunları neye, ne kadar izin veriyorsa, yapılan bütün engellemelere rağmen, bu ihtiyaçları gidermek için çalıştı. Özlem Başkan Cumhuriyet Halk Partisi'nin kitapçıklarına, okuyanlara örnek olsun diye ismi ve yaptıkları yazılan, size rağmen dimdik ayakta halkına hizmet eden bir belediye başkanı.

“Halk mutsuz, memnun değil, büyükşehir bu sefer kaybedilecek” yaftalamalarıyla ortalıkta dolaşanlar bunları nereden ve neden uyduruyorlar ben size söyleyeyim;

Özlem Başkan,
Ranta geçit vermedi!
Haksızın karşısında durdu!
Doğruyu haykırdı!
Aydınlıların yanında Aydınlılar için çalıştı!Günlük basit, seviyesiz ve mesnetsiz siyasetinize tenezzül etmeden bu halkın mutluluğu ve değeri için çalıştı!
Sosyal Belediyecilikle bu halkın yüreğine girdi, hakkına değil.

Hakka girenin iki yakası bir araya gelmez derler ya eskiler, bunların bırak iki yakasını iki dünyası da sakat. Halkın derdini dinlemeden, sıkıntılarını çözmeden bu halkın adına konuşmak size düşmez, bu halk size bu yetkiyi 3 dönem vermedi, yine vermez, haddinizi bilin!

**********
“Kelebek gibi uçup, Arı gibi depolayanlar”

Şimdi bir soru soracağım.

Diyelim ki ben bir vatandaş olarak depolanması tehlikeli ve çok tehlikeli tüketim mallarımı "stokçuluk" yapmak için Tariş alanında depolamak üzere Tariş ile bir sözleşme yapmak istiyorum.

Tariş bana da olur verir mi? Tariş benim yaptığım ahlaksızlığa ortak olur mu? Tariş mevzuatta belirtilen; tüpgaz depolama talimatlarına uymayan, tehlikeli ve çok tehlikeli ürünlerin depolanmasına uygunluk belgesi olmayan ve üstüne üstlük TCK Madde 240 uyarınca suç sayılan bir işe benimle birlikte ortak olur mu?

İçim rahat çünkü ben böyle bir ahlaksızlık zaten yapmam da, yapanlara yol verenlere, destek sağlayanlara neden bir şey yapılmıyor? Bugün bunu yapan şahıs Buharkent Belediye Başkanlığına neden aday olmak istiyor daha net anlaşılıyor. Belediye sorumluluk alanında bulunan arazilerin hepsine tüp depolamak istiyor demek ki…

**********
Eksik yapılan iş, iş değildir.

Üzerinde çalıştığım bir makaleden ufak bir alıntı ile başlayayım;

"Çağımızda irrasyonel insan davranışları ve akılcılığın yok edilmesiyle birlikte hedonistik bir duruma dönüşen reklamcılık sadece tek bir temel üzerine kuruludur. Bu; Reklam, ürünlerin değil algıların savaşıdır."

Hemen bir örnekle açıklayalım, olaya akademik literatür ile yaklaşalım.

Efeler Belediyesi Doğa Oteli, doğa ile iç içe sakin bir otel. Yaratılan algı nedir? Büyük bir otel, doğa ile iç içe sessiz, sakin. Tam bir reklamcılık örneği, mükemmel bir algı, müthiş bir pazarlama...

Büyükşehirin hizmetlerine ‘billboard belediyeciliği’ diyecek kadar alçalanların gözüne sokulması gereken bir örnek. 7 odalı pansiyon, ilk günden temizlemeyi unuttukları bir havuz ve bunun üzerinden Büyükşehir Belediyesi’ne karşı yürütülen karalama kampanyası...

Ürün değeri ne kadar düşükse, reklamı o kadar fazla olur. Denize düşen yılana sarılır hesabı gidici şahıs reklam ajanslarıyla anlaştı galiba, algı yaratıp halkı kandırma peşinde... Fakat halkımız reklam şirketlerinin algı tuzağına düşmeyecek kadar gerçek sıkıntılarla uğraşıyor.

Esnafımız, doğa otelinizde kalmak için ayıracağı parayı sizin insafsız ve damdan düşme işgaliye ücretlerinize, umutsuzca kestiğiniz cezalara harcadı. Ekonomiden beli bükülen pazar esnafı, iki çay satmak için bütün gün koşturan çarşı esnafı... İnsanları sıkıntıdan kurtarmadınız, kurtarmak için hiç çalışmadınız.

Hani bir tabir vardı ya “Cehennemin açık kapıları”, işte siz o kapılara bekçi oldunuz. Sözün özü Mart ayında 32. gün yok.

31'inde halkımız halk için çalışana, çalışacak olana yetkiyi verecek. Bu yıl 1 Nisan'da şakalar değil, gerçekler topuk sesiyle bir kez daha yankılanacak, bir.

**********
“Toprak boldur deyû, doldurma küfene
Gözlerin görmez olur, yıkılır üstüne,
Uzaktan olsa bir bak, aynasız kendine,
Sözler dökülürken, değilse yürekten,
Bir halta yaramaz, sadece dilden”

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Selçuk Yazımcı - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gazete Aydın Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gazete Aydın hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gazete Aydın editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gazete Aydın değil haberi geçen ajanstır.



Aydın markaları

Gazete Aydın, Aydın'la özdeşleşen markaları ağırlıyor

+90 (552) 256 19 23
Reklam bilgi

Anket Hükümet tarafından alınan koronavirüs tedbirlerini ve bu konudaki hassasiyetini yeterli buluyor musunuz?
Tüm anketler