Atı alan…

Özlem Çerçioğlu sahaya indi,

Çarşı, pazar derken başladı seçim maratonuna…

Diğerleri nerede?

Ancak hayal kurup gazetelerde açıklama yapıyorlar.

Geçen gün de eski vekil Metin Yavuz sahnedeydi;

“Aman efendim bende aday adayıyım”

"Özlem Hanım ile ilgili aday olacak olmayacak gibi bazı söylentiler var.”

“Ben Özlem Hanım'ın karşımızda, benim karşımda özellikle aday olarak olmasını isterim.”

Açıklamaya bak; karşısında Özlem Çerçioğlu’nu görmek istiyormuş…

Senin örgütün seni dışlamış, adını anmıyorlar

Kalkmış birde karşıma çıksın bilmem ne diyor…

Yahu şu Aydın’da durmadan seçim tokatı yiyorsunuz,

Genel seçim bir yandan, yerel seçim bir yandan…

Hiç mi akıllanmaz bir insan?

Bakın size ne anlatacağım;

Yatırıldığı akıl hastanesinde ölü olduğuna inanan,

Bu nedenle de yemek yemeyen ve hiç bir yaşamsal faaliyete katılmayan akıl hastası,

Tüm uzman psikiyatristlerce girişilen her çabaya rağmen ölü olmadığı konusunda bir türlü ikna edilemez.

Hastanın bu kararından vazgeçmeyeceğini anlayan ve tedavisini üstlenen psikiyatristlerden biri,

Sonunda hastaya ölülerin vücudunun kanayıp kanamayacağına dair bir soru yöneltir.

Hasta "tabii ki kanamaz, çünkü ölülerin tüm hayat fonksiyonları durmuştur" der.

Bunun üzerine psikiyatrist küçük bir iğne alıp hastanın parmağına batırır.

Bir müddet şaşkınlıkla parmağına bakan ve kanadığını gören hastanın tepkisi ilginçtir.

"Lanet olsun! Ölülerin de bedeni kanarmış."

İbni Sina’nın dediği gibi;

“Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olamaz…”

Büyükşehir yarışında Özlem Çerçioğlu’nun karşısında derin travmaları olan AKP Aydın Teşkilatları,

Onca kumpasa, karalama haberlere, Savcılıklara suç duyuruları ve mahkemelere, Danıştay ve Yargıtay kararlarına, iftira ve çamur siyasetine rağmen,

Pazarlardaki sevgi selini, anketlerde uğradıkları hezimetlerini,

Özlem Çerçioğlu’nun halktaki karşılığını gördükçe,

Haklı olarak kör taklidi yapıyorlar…

Onlar bu işlerle uğraşadursunlar, Özlem Çerçioğlu sahada fırtına gibi esiyor…

Yalandan pazar esnafına “hayırlı işler” demek yerine,

Tüm doğallığıyla, içtenliğiyle pazar esnafının sofrasında zeytinyağına ekmek banıyor,

Onlarla yerel şiveyle sohbet ediyor, sorunları dinliyor, sarılıyor, kucaklaşıyor,

O teyzeler, o kadınlar öpmeye sarılmaya doyamıyorlar resmen…

Anneleri gibi, kardeşleri gibi, ablaları gibi görüyorlar,

Yani kısacası Özlem Çerçioğlu yine önce kalpleri kazanıyor…

Diğerleri aday adaylığı süreçlerini daha tamamlayamamışken,

Özlem Çerçioğlu ardında tozu dumana katarak çoktan yola koyuldu.

Hepinizin bildiği şu anekdotu anlatmadan geçemeyeceğim;

Günün birinde, Köroğlu'nun çok kıymetli atını çalmışlar.

Bu ata pek bir düşkün olan Köroğlu, atı bulmak için diyar diyar dolaşmaya başlamış.

En sonunda İstanbul'da bir at pazarında atını bulmuş.

Bolu’dan gelen Köroğlu'nu da haliyle tanımıyorlar,

Köroğlu satıcıya ”Hele bir bineyim bana yakışacak mı, topal mı değil mi bir bakayım” demiş.

Satıcı da ne bilsin başına geleceği, “olur beyim” deyip vermiş atın yularını Köroğlu’na.

Gerçek sahibini tanıyan at, Köroğlu üstüne biner binmez şimşek gibi koşup gözden kaybolmuş.

Satıcı öfkesinden köpürmüş “atım gitti yakalayın!” diye feryat ederken,

Kalabalık arasından bir ihtiyarın sesi duyulmuş:

“Boşuna feryat figan etme oğul, ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ. O yiğit, atın gerçek sahibi Köroğlu'nun ta kendisiydi.”

Velhasıl kelam;

Onlar aday mıyım değil miyim?,

Şöyle mi kumpas kursam, böyle mi kumpas kursam?

Şu iftirayı mı atsam, bu iftirayı mı atsam? diye düşünürlerken;

Özlem Çerçioğlu çoktaaan yola koyuldu bile…

Her seçim öncesi aynı senaryoyu bize izletip,

Bundan da bir türlü ders çıkarmayanlara en güzelini Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy söylemiş;

Tarih’i  "tekerrür"  diye tarif ediyorlar;

Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”